Marsa Seyahat

Ulaş Altuntaş
9 min readFeb 6, 2022

--

Yıllar önce 1865’te aya giden Jules Verne’den, günümüzde 2030’a kalmadan Mars’ta koloni kurmayı planlayan ElonMusk’a… Epeyce vakit geçmiş değil mi? Aya ilk ayak basışımızın 1964 de olduğunu düşündüğümüzde, bilim kurgunun belki de bilimin anahtarı olabileceği hissine kapılabiliriz. Ancak okuduğumuz kitapların ve izlediğimiz filmlerin birçoğu bilimin ışığında, bilimden ilham alınarak yayınlanmış da olabilir. Bilim kurgu romanlarının ve filmlerinin mi bilimden ilham aldığını yoksa tam tersinin mi yaşandığını düşünerek zaman kaybetmektense, bu hikayeleri gerçekleştirmek için harcanacak çaba bizler ve gelecek nesiller için yeni kapılar açabilir.

Kaynak

Dünya’dan ortalama olarak 225 milyon kilometre uzaklıkta bir gezegende koloni kurmak, geçmişteki kolonici uygarlıklara ayıp olmaz sanırım. Dünyadakiler gibi sadece gemiler inşa edip yanımıza bol miktar da erzak alıp, milyonlarca kilometre uzaklardaki gezegende koloni kurmayı düşünmek epeyce uçuk bir fikirdir. Aksine alınan erzak minimuma indirilmeli, radyasyona dayanıklı uzay araçları inşa edilmeli, araç için yakıt biz insanlar için su ve yiyecek üretilmeli. Tabii ki bunlar da Mars’ta koloni kurmak ve yüzbinlerce sayıda nüfusa ulaşmak için yeterli değildir. Özellikle ilk başlarda en önemli kaynaklar;enerji, su, oksijen, inşaat malzemesi ve yemektir ki kaynakların yenilenebilir olması büyük önem taşır. İlk dört kaynak gerekli cihazlar yardımı ile Mars’ta üretilebilecek ve dönüştürülebilecek kaynaklardır .Ancak yemek için aynı durum söylenemez. Sonuçta yıllar geçtikçe de doyurulması gereken yüz binler olacak.

Hasat

Yüz binler demişken, sahiden ne yiyecek bu insanlar? Marslı (TheMarsian) filmindeki gibi patates yetiştirme veya başka sebze ve meyveler yetiştirme, besin ihtiyacını sadece tarımla sağlama fikri herkese cazip gelmeyebilir. Cazip gelse de teoride, mesafe sebebinden dolayı yetersiz güneş ışığı ile en fazla verim alınabilecek ekvatorda bile.Dünya’da Alaska’dakine benzer miktarda, hatta daha az verimle tarım yapılabilir. Mars’ta koyun otlatma fikri de henüz pek mümkün gözükmüyor gibi… Ancak tabii ki bu ve benzer başka alternatif fikirlere kesinlikle imkânsız diyemeyiz. Örneğin yer altı tünellerinde yüksek güçlü LED ışıklar yardımı ile bitki yetiştirme fikri de bunlardan biri.

Özellikle koloni büyüdüğü zaman, sürdürülebilirliği sağlamak için belli besin alanları gerekecektir. Bu alanlardan sağlanacak besinin yüksek kalori içermesi, hasatının bol olması ve çeşitlilik ayrıca lezzet bakımından uzun vadede insan psikolojisini olumsuz etkilememesi büyük önem arz eder. Peki bu koşulların hepsini Mars’ın sert koşullarında sağlayabilecek bir besin var mı?

Düşük miktarlarda su ve yem tüketmenin yanı sıra; bitkiler ve çiftlik hayvanlarına oldukça yakın miktarda makro besinler (protein, karbonhidrat, yağ) içeren ayrıca, dünya ülkelerinin %80’inde, 2 milyondan fazla insanın severek tükettiği böcekler Mars kolonisinde besin olarak önemli bir yer kaplayabilir. Her böcek olmasa da özellikle cırcır böceklerinin belli türleri yenmek için en uygun olanlarıdır. Tabii 2 milyon insan severek yediği için biz de sevmek veya yemek zorunda değiliz; ancak Mars’a gidecek biri varsa bunu aklında bulundursa iyi olabilir.

Böceklerin yanı sıra laboratuvarlarda üretilebilen etlerin de bu süreçte kullanılması planlanıyor. Laboratuvar üretimi etlerin ,normal hayvan etlerinden lezzet veya kimyasal olarak hiçbir farkının bulunmaması et severlerin yüzünü bir nebze güldürebilir. Ayrıca bu sayede katledilen hayvanların sayısı da azaltılabilir.

SpaceX

2002’de uzay ulaşımındaki maliyetlerini düşürerek Mars’ta koloni kurma hedefi ile kurulan SpaceX, aslında neredeyse gerçek anlamında bir çocuk gibi düşe kalka büyüyen bir şirket. Kurulduğundan yıldan beri birçok başarısızlığa imza atmış, ulaşım maliyetlerini azaltacağım derken devamlı roketlerini patlatarak aksine zarar üzerine zarar yapmış. Sahiden öyle mi?

SpaceX’in 2015 yılına kadar pek çok başarısız denemesi olmasına rağmen günümüzde adını duymayan yoktur sanıyorum. Bunun sebebine ister istikrar ister Azim deyin veya ne demek isterseniz onu deyin. Elon Musk başarısızlıkları karşısında geri adım atmayı hiç düşünüp düşünmediği sorulduğu bir röportajda asla pes etmeyeceğini söylüyor. İşte günümüzde de görüyoruz ki gerçekten de pes etmemiş hatta o kadar büyük işler başarmış ki NASA ile iş birliği yaptığı ve gelecekte yapmayı planladığı projeler var. Örneğin, Nisan 2021’de açıklanan bir anlaşma ile SpaceX’in meşhur Starship’inin başka bir varyantı NASA’ya Artemis programında yardım edeceği duyuruldu. İşte o düşüp kalkan çocuk büyük adam oldu.

Kaynak

AZİM’Lİ Olan Sadece Musk Değil!

Bir çoğumuzun aklına, SpaceX henüz bu kadar adını duyurmadan önce, uzay ve uzayın keşfi denildiğinde ilk gelen isim genellikle NASA olurdu. Mars’ta koloni kurmanın hayali dışında, yıllardan beri uzayla ilgili büyük araştırmalara ve keşiflerine durmaksızın devam eden NASA’da anlayacağınız üzere Azimli’dir. Bilhassa NASA’nın son bir yıl içerisindeki Azmi gösteriyor ki, Mars kolonisi için tek çabalayan Musk değil. Bu Azmin en önemli göstergesi, 18 Şubat 2021’de Mars yüzeyine iniş yapan ve bu zamana kadar uzay boşluğunda yaklaşık altı ay kadar yol alan, Perseverance aracı.Buradaki önemli nokta, Perseverance’ın kelime anlamının Türkçede Azim olması. Belki şimdi NASA’nın Azmi derken neyi kastettiğim daha iyi anlaşılmıştır.

Peki ne yapar bu Azim? Perseverance’ın görevinin, Mars’ta varlığı 2008’de NASA’nın Phoenix’i ile kesin olarak onaylanan buz veya 2012’de Curiosity aracı ile Mars’ta birkaç milyar yıl önce akarsu nehir yataklarının olduğunun kesinleşmesine dayanıyor olduğu söylenebilir belki de. Tabi, Mars toprağının su içerdiği daha eskiden de tahmin ediliyordu.Ancak bu tarihler ile netleşti ve Perseverance’aMars’ta eskiden var olmuş, hatta belki de hala var olan, yaşamı incelemek için fırsat doğmuş oldu.

Kaynak

Perseverance’nin inceleyeceği yaşam dendiğinde akla bilim kurgu filmlerinden fırlama acayip uzaylılar veya başka çok hücreli canlıların gelmesi pek doğru olmayacaktır. Percy’nin inceleyeceği yaşam mikrobiyal yaşamdır ve bu canlıların geçmişte yaşamış olma ihtimallerinin en yüksek olduğu yerlerden birinin, Perseverance’nin de iniş yapmış olduğu Jezero Krateri olduğuna inanılıyor. Dünya’nın birçok yerindeki bilim adamlarınca beş yıllık kapsamlı çalışmalar sonucu, olası 60 aday bölgeden yaşam barındırabilecek en olası konum olan Jezero kraterinde ki deltalardan dolayı, buranın bir zamanlar göl olduğu düşünülüyor; ayrıca Jezero’nun, Türkiye’deki Salda Gölü’ne benzemesi de dikkat çeken bir özellik.

Sherloc’un Selfiesi

2021 yılında uzay hakkında gelişmeler bitmek bilmemekle beraber Azmin görevleri de bitmek bilmiyor. Percy, sadece Mars üzerinde var olmuş olabilecek mikrobiyal yaşamı incelemek yerine selfie de çekiyor. Hem de tek başına değil beraberinde götürmüş olduğu kargosuyla birlikte. Ingenuity, yani Marifet, oldukça hafif ama güçlü bir helikopter ve bu Marifetlere sahip olması onun ve bizim için fazlasıyla önemli. Marsın oldukça ince atmosferinden sebeple, Dünya’dakine kıyasla 100 kez daha ince, orada bir helikopterin uçması oldukça zordur. Bunun için oldukça yüksek pervane dönüş hızına ek olarak en az ağırlığa ihtiyaç vardır ve Ingenuity bu koşulları yaklaşık olarak 1,8 kilogramlık ağırlığı ve dakikada 2400 tur zıt yöne dönen 2 pervanesi ile başarmıştır. Evet başarmıştır diyorum çünkü bu satırların yazıldığı 19 Nisan 2021’de Ingenuity ilk uçuş denemesini başarılı bir şekilde gerçekleştirmiş bulunuyor ve fazlasını da gerçekleştirecek.

Dünya dışında gerçekleşen ilk helikopter uçuşu gerek gelecekte kurulacağı planlanan Mars kolonisi için gerek ise de şu an da Mars araçlarının erişemediği yüksek konumlara erişmek için oldukça önemli bir yere sahiptir. Her ne kadar Ingenuity, Azmin sahip olduğu “araç ve gereçlere” sahip olmamasına rağmen gelecekteki görevlerde gönderilebilecek yeni helikopterler için bir öncü oldu denebilir. Sahip olduğu “araç ve gereçler” sayesinde, Percy’nin görevleri henüz bitmiş değildir.Azmin, belki de en ilgi çekici araçlarından biri,Selfie çeken WATSON olabilir. Tabi ki en az Dr.Watson kadar ilgi çeken bir Sherlock olmalı. Görevleri yalnızca Selfie çekmek olmayan SHERLOC ve WATSON, Perseverance’ın yaşam arayışına yardım eden iki dosttur. SHERLOC, Percy’nin robot koluna bağlı olan ve Mars’ta ki olası mikrobiyal yaşamın kalıntısı olabilecek organik bileşikleri, dalga boylarına bağlı olarak inceleyen bir kameradır ve WATSON’da bu incelenen numunelerin renkli,yakın çekim fotoğraflarını çekebilmektedir.

Kaynak

MOXIE

Mars’ta bir koloni istiyoruz ama bir şekilde geri de dönülebilir olmalı değil mi? Dönen insanlar olmasa bile Starshipler Dünya’ya geri dönmeli ki diğer insanlar da koloniye katılabilsin. Sonuçta bu araçlar maliyeti azaltmak için yeniden kullanıma uygun yapılıyorlar. Lakin Mars’a giderken biten yakıtı araca geri koymazsak, nasıl Dünya’ya geri dönecekler? Bunun gelecekteki olası çözümleri için yapılan çalışmaların bir kısmı da bizim Percy’de saklı.

Dünya atmosferi yaklaşık %21’i oksijen, bol miktarda nitrojen ve ufak oranlarda başka gazlar içermektedir. Sıra Mars’a geldiğinde ise, atmosferinde %95 oranında karbondioksit ve çok az oranlarda diğer gazlar bulunur. Anlaşılan Mars’ta bir şekilde nefes almamız için boş durmamamız gerekecek ve Perseverance boş durmuyor gibi.Percy sadece nefes almamızı sağlayacak oksijen için değil aynı zamanda araçların Mars’tan Dünya’ya geri dönmelerini sağlayacak yakıtı üretebilmek için MOXIE ile çalışmalara başladı bile.Sherlock ve Watson’dan sonra kim bu MOXIE?

MOXIE araba aküsü boyutunda bir oksijen jeneratörüdür ve bir ağaç gibi karbondioksiti oksijene dönüştürür. Şu anki boyutlarıyla bir saatte en fazla 10 gram kadar oksijen üretebiliyor. Uluslararası Uzay İstasyonu’nun verilerine göre, bir insan günde ortalama 840 gram oksijen tüketmektedir ve bu verilere MOXIE’nin, çok ısınmadan dolayı, ayda sadece bir kez çalışabilmesi eklenince, MOXIE’nin bir test modeli olduğunun yanında ihtiyaçlarımızı karşılayamayacağını tahmin edebiliriz. Gelecekteki görevlerde karbondioksit kullanarak oksijenin yanı sıra farklı reaksiyonlar ile Starshiplerin Dünya’ya dönmesini sağlayacak yakıt olan metan üretilecek. Tabi bunlar için MOXIE’den yaklaşık yüz kat büyük jeneratörler gerekli.

Can Kurtaran

Besin ve su ihtiyacının karşılanabilmesi, yeterli oksijen ve yeterli yakıt üretilmesi gibi önemli problemleri çözmek, en önemli sorunlardan birini göz ardı etmemize sebep olabilir mi? Ve biz belki görmüyoruz ama o problemi görenler var ki çözümleri üzerine de çalışıyorlar. Bu problemin kaynaklarından biri güneşimiz. Evet, özellikle güneş enerjisinin neredeyse sınırsız bir kaynak olmasından dolayı bize bu kadar fayda sağlayabilen güneşimiz, bu faydalara rağmen zararlı da olabiliyor. Nasıl derseniz eğer, cevabım radyasyon olur.

Radyasyonun yarattığı asıl zarar Mars yüzeyindekinden çok Mars yolculuğunda oluşur. Ancak tabii ki Marsın yüksek enerjili parçacıkları saptıracak manyetik alana sahip olmaması ve Dünya’dakine kıyasla çok ince atmosferinin olmasından dolayı Mars yüzeyindeyken de radyasyondan korunmak gereklidir.Yaklaşık altı aylık yolculuk sırasında az da olsa bu ince atmosfer koruması sağlanamadığından, bu süreç daha büyük sorun teşkil ediyor. Aslında eğer karşımızda sadece güneşimizden gelen radyasyon olsaydı, uzay aracının dış cephesi ekip üyelerine yeterli korumayı sağlayabilirdi. Fakat radyasyonun tek sorumlusu güneşimiz değil, diğer güneşler de bir o kadar sorumlu.

Galaksimizdeki ve hatta diğer galaksilerdeki yıldızlardan gelen ve ışık hızına yakın hızlara ulaşabilen parçacıklar yani Galaktik Kozmik Işınlar, başka bir radyasyon kaynağıdır. Bu Galaktik Kozmik Işınlar çarptığı yerdeki malzemenin atomlarını parçalayabilir ve bu malzeme biz insanlar da olabiliriz. Eğer biz insanlar bu ışınlara fazla maruz kalırsak, derimizin içinden geçen ışınlar dokularda veya DNA’mızda bozulmaya, bunlar sonucunda da ileriki yaşantımızda kansere yakalanmamıza sebep olur. Neyse ki Dünyamızın manyetik alanı bu ışınların bize ulaşmasını engelliyor ancak Mars yolculuğunda bu ışınları engellemek için başka şeyler gerekecek.

Kaynak

Fiziksel olarak bu radyasyonu engellemek için aracın etrafının koruyucu malzemeler ile kaplamak daha fazla ağırlığa ve bununla birlikte daha fazla yakıt ihtiyacına sebep olmasaydı belki de en iyi çözüm olabilirdi. Bu sorunu fiziksel olarak çözmek yerine bilim kurgu gibi duran kuvvet alanları oluşturmak da başka bir fikir. Kuvvet alanları aynı Dünya’nın sahip olduğu manyetik alanlar gibi aracın etrafında baloncuk şeklinde bir yapı oluşturarak onu radyasyondan koruyabilir. Fakat bu alanlar da şu an da sahip olduğumuz teknoloji ile çok fazla enerjiye ihtiyaç duyduklarından pek işlevli değiller.Anlaşılacağı üzere bu konuda daha fazla bilgiye ihtiyacımız olacak.

Derin Uzay

Radyasyondan korunduğumuzda, uçsuz bucaksız evrenin içinde şu an için bize tek yaşam alanı vadeden gezegenimizden uzaktayken, Mars yolculuğu boyunca başka derdimizin olmayacağı sanılmamalı. Aynı radyasyon gibi sıfır yerçekimi veya düşük yerçekiminin insanlar üzerindeki negatif etkileri de büyük sorunlardır.

Uluslararası Uzay İstasyonu, bir takım astronotu sıfır yer çekiminde altı ay boyunca gözlemlendi. Normal şartlar altında, dünya üzerinde, vücudumuzdaki kanın %70’i kalbin altında kalır ancak bu durum düşük yerçekimine gelindiğinde değişir ve artık kanımızı aşağı çeken bir kuvvet olmaz. Bu etkiye ek olarak vücudumuzdaki kasları daha az kullanacağımızdan güçsüzleşmeleri bizi pek şaşırtmayacaktır. Altı ay sonunda Dünya’ya dönen astronotlarda da kas ve kemik kütlesinde azalma görülmesinin yanı sıra şişmiş bir yüz ve tavuk bacak sendromu yani büyük oranda kas kaybeden bacaklar görülür. Anlayacağınız yer çekiminin yokluğu öldürmez ama süründürür.

Bütün bu fiziksel zararların yanı sıra hem yolculuk sırasında hem de yolculuğun son durağı olan Mars’ta bizleri psikolojik olarak etkileyecek problemler de bekliyor olacak. Bu ve mesafe nedenli iletişim sorunundan doğacak problemleri önlemek için araştırmacılar bir simülasyon geliştirdi. Simülasyonun amacı, izole halde, tekrar eden görevler eşliğinde ve küçük çalışma alanında diğer bilim insanları ile geçirilen bir yıl boyunca çalışmak üzerineydi. Bu süreçte ekip üyelerine gerek bireysel gerek bireyler arası yardımcı olacak bilgisayar programları geliştirildi. Sorunun dünyadaki uzmanlar ile iletişime geçmek yerine bilgisayar programı ile çözülecek olmasının sebebi, bahsettiğim mesafe nedenli, yani iletilen sinyallerin 3–22 dakika aralığında bir sürede iletilebildiği uzaklıkta da olmasıdır.

Kaynak

Adım Atanlar

Gökyüzüne, teleskoplar ile elde edilen muhteşem fotoğraflara veya bilgisayar programları ile yapılan gerçekçi görsellere baktığımızda bize varlığımızı hatta başka canlıların da varlığını sorgulatan, gerçek anlamda “Vay be!” dedirten o görüntüler, bazen bir o kadar da dehşete düşürebiliyor insanı.İşte Mars idealimiz için bütün bu bahsettiğim sorunlar ve zorluklar karşısında, bizi muhteşemliği ve sonsuzluğu ile dehşete düşürebilen uzayın derinliğine bir kez adım attıklarında, geride bırakılanlar uğruna yakın gelecekte kuracakları Mars Kolonisini düşünecek ve sadece “Vay be!” mi diyeceğiz? Yoksa bizde ideallerimize adım mı atacağız?

--

--